Birkaç kelimenin yakınına düşmek isterken ben
Paraşüt ipimi çiğnedi hayat, âleme dûçar oldum
İçini boşaltalım şunun, İsa’dan sonra vaktim dar
Vaktiyle görebiliyordum; kaç dünya vakti eder
Tüm şiirler zaman alır; bu bir su götürür
Götürmez de ama bu bir gerçeğin,
Zamanını alsın, ağzından da yel alsın ayrıca.
Ben bir gerçek değilim.
Yarın bavul sürteceğim sokaklarda;
Belki düşeceğim olur -acıyan gövdemin komedyasında gülsünler-
Bir istasyonda, birçoğuyla kırpılmış,
trenin, ve/veya 7 numaralı vagonunda mı o?
Orada bıyıkları donmuş bir kediyi
Bulacağım.
Şimdii Hızırla beş dakika tutar
Diyelim ki en fazla polisler hazır durur,
Diyelim ki yine polisle başım
-arasında bir kedi kafatası kadar var-
Yok bir kedi içinmidekilerin hepsi
İçimdekiler:
Ayrı, biz ayrı, kelimelerle konuşuyoruz.
Zâhire bakıp hükmeyleme şimdi.
Mânâları boşaltıp yetmiyor mu eylediğiniz gönlünüzü;
Gönlünüzce gözünüzü dikip durduğunuz utanmadan derûnîme.
Siz evet, sizi de, yetti mi yetmiyor muydu diye öksürdükten sonra destur
Şu meşhur kuşku duyuculuğumla bendeniz,
Bu seferde sizi yoldan çevireceğim bir hışımla
Merak etmeyin fazla vaktinizi çalmayacağım hışımın
Elinize tutuşturduğum bu vesîkada da -aslında beni tanımıyordunuz-
Lütfen bakın, görebileceğiniz gibi, kırpıştırın kirpiklerinizi
Sessiz. Evet hem de tek kelimesi bile siz değilsiniz.
Dünya dönüyormuş hızında bir sîga- yı mübâğla
Üzgünüm, zaten kelimesizdi bu da anlayacağınız
Fazla vaktinizi çalmayacağım.
Lütfen bir dakika,
Bir dakika daha.
Eveet, şimdi de altını üstüne çevirin
Şimdi de eveet, altı üstü vesîka.